NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
ابْنُ
الْمُثَنَّى
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الْوَهَّابِ
ح و
حَدَّثَنَا
نَصْرُ بْنُ
عَلِيٍّ
حَدَّثَنَا
يَزِيدُ بْنُ
زُرَيْعٍ
وَهَذَا
لَفْظُ ابْنِ
الْمُثَنَّى عَنْ
دَاوُدَ عَنْ
عَامِرٍ عَنْ
كَعْبِ بْنِ
عُجْرَةَ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَرَّ بِهِ
زَمَنَ الْحُدَيْبِيَةِ
فَذَكَرَ
الْقِصَّةَ
فَقَالَ
أَمَعَكَ
دَمٌ قَالَ
لَا قَالَ
فَصُمْ ثَلَاثَةَ
أَيَّامٍ
أَوْ
تَصَدَّقْ
بِثَلَاثَةِ
آصُعٍ مِنْ
تَمْرٍ عَلَى
سِتَّةِ
مَسَاكِينَ
بَيْنَ كُلِّ
مِسْكِينَيْنِ
صَاعٌ
Ka'b b. Ucre'den rivayet
olunduğuna göre),
Hudeybiye (seferi)
sırasında Ka'b (başındaki rahatsızlıkla ilgili bu) olayı yanına gelen
Rasûlullah (S.A.V.)'e anlatmış bunun üzerine (Hz. Nebi)
"Yanında kurban var
mı?" diye sormuş. O da;
"Hayır, cevabını
vermiş. (Resul-i Ekrem de:)
"O halde üç gün
oruç tut yahutta her iki fakire bir sâ' olmak üzere altı fakire üç sâ' hurma
tasadduk et" buyurmuştur.
İzah:
bk. İbn Hazm,
el-Muhallâ, VII, 209 (Mes'ele 874).
Hudeybiye seferi
esnasında Resul-i Ekrem (S.A.V.) Hz. Ka'b'ın yanına vardığı bir
sırada Ka'b ona başındaki
rahatsızlığı anlatmış, bunun üzerine Resûl-i Ekrem saçlarını kesmesini ve bunun
fidyesi olarak metinde ifâde edildiği şekilde üç yoldan birini uygulamasını
emir buyurmuştur. Her ne kadar burada Resul-i Ekrem'in Hz. Ka'b'in yanına
uğradığı ifade ediliyorsa da Buhârî'nin bir rivayetinde Resûl-i Ekrem'in Hz.
Ka'b'ı yanına çağırttığı ve Hz. Ka'b geldikten sonra başındaki ağrıyla ilgili
olarak onunla konuştuğunun belirtilmesi durumu iki hadis arasında bir çelişki
bulunduğunu göstermez. Çünkü önce Resul-i Ekrem'in Hz. Ka'b'ın yanına uğrayıp
onun rahatsızlığını öğrenmesi daha sonra da O'nu yanına çağırıp saçlarını
kesmesini ve fidye ödemesini emretmesi mümkündür. Metinde Kurban kesmesinin üç
günlük oruçtan ve üç ölçek-lik hurma tasadduk etmekten önce zikredilmesine
bakarak bazı ilim adamları, yanında kurban bulunan bir kimsenin fidye olarak
üç gün oruç tutmasının veya altı fakire üç ölçek hurma tasadduk etmesinin,
efdali terk olduğu kanaatine varmışlardır. Said b. Cubeyr ile İbn Abdilbefr bu
görüştedirler. Gerçekten metinde kurbanın daha önce zikredilmiş oiması bu tertibe
uymanın vâcib olduğuna değil, fakat daha faziletli oldğuna işarettir. 1856 ve
1857 numaralı hadis-i şeriflerde bu üç çeşit fidye ödeme yollarından her hangi
birini uygulamakta muhayyerlik ifâdesi bulunduğu halde bu hadiste kurbana
öncelik tanınması bu hadîsle sözü geçen iki hadis arasında bir çelişki
olduğunu göstermez. Çünkü Resûl-i Ekrem bu hadiste önce kurban kesmeyi
zikretmekle öncelikle kurban kesmenin vâcib olmadığına fakat daha faziletli
olduğuna dikkati çekmek istemiş olabilir. Nitekim Atâ'nın Ka'b'dan rivayet
etmiş olduğu şu hadis de bu görüşü te'yîd etmektedir: Rasûlullah (S.A.V.) beni
çağırdı.
"Yanında altı
fakire taksim edebileceğin bir farak (üç sa') hurma veyahut kurbanlık bir koyun
var mı? Veya üç günlük oruç tutabilir misin?" diye sordu Ben de,
Ya rasûlullah! Benim
için bu üçünden birini tercih et? dedim. Bunun üzerine;
"Altı fakire
yedir?" buyurdu.[Mecmeu'z-zevâid, IV, 235.]
Ayrıca Resul-i Ekrem'in
Hz. Ka'b'a; "Yanında kurbanlık var mı?" diye sormaktan maksadı,
öncelikle kurban kesmenin vacib olduğunu vurgulamak değil, onu bu üç yol arasında
muhayyer bırakmak olabilir. Ya-hutta Resûl-i Ekrem kendi içtihadıyla Hz. Ka'b'a
önce kurban kesmesini tavsiye etmişken sonra bu üçyol arasında muhayyerlik
bulunduğunu ifâde eden âyetin inmesiyle ve Hz. Ka'b'm yanında kurban olmadığını
da bildiği için ona oruçla ifam arasında muhayyer olduğunu bildirmiş olabilir.
Gerçekten Abdullah b. Ma'kıl'ın şu rivayeti de bu ihtimâli kuvvetlendirmektedir:
Ka'b (r.a.) mescidde
iken yanına oturdum da şt âyeti sordum:
"Oruçtan, yahut
sadakadan, yahut kurbandan bir fidye lâzımdır." Ka'b (r.a.);
O benim hakkımda nazil
olmuştur. Başımdan rahatsızdım. Bu sebeple bitler yüzüme saçıla do küle
Rasûlullah (S.A.V.)'e götürdüldüm de:
"Meşakkatin bu
gördüğüm dereceyi bulacağını zannetmezdim. Bir koyun bulabilecek misin?"
buyurdu. Ben:
Hayır, cevabını verdim.
Bunun üzerine şu: "Oruçtan yahut sadakadan yahut kurbandan bir fidye
lâzım gelir." âyet-i kerimesi nazil oldu. Üç gün oruç yahut her fakire
yarım sa' yiyecek vermek suretiyle altı fakir doyurmak hassaten benim hakkımda
nazil olmuştur. Ama o sizin umûmunuza şâmildir, dedi.[Müslim, hac]